Samsun Psikolog Blog

Bir şeyleri kaçırdığınız hissine kapıldığınızda endişeleniyor musunuz? İşte alışverişte yapılan pazarlama hilelerinden birisi olan FOMO tam da hissinize oynuyor.

İnsanlar çeşitli nedenlerden dolayı doğduğu toplumu ve kültür değiştirmek zorunda kalmıştır. Tarihte savaş gibi nedenlerle, günümüzde ise eğitim, ekonomi, sağlık, iş imkanı gibi nedenler ön plandadır.

Odaklanmak, çevremizdeki uyarıcıların son yıllarda daha da artması ile çok daha zor bir hale gelmeye başladı. Cep telefonu, akıllı saat, bilgisayar, IoT vb. cihazlardan gelen bildirimlerle sürekli olarak dikkatimiz başka yöne çekiliyor. Bu çevresel uyarıcıların gün içerisinde bireyleri sürekli tetiklemesi sonucu da odaklanma problemi ve dikkat dağınıklığı gözlemlenmektedir. Bahsettiğimiz bu problemler, devamında uygu bozukluğu, kaygı bozukluğu ve depresyon gibi olayları da tetiklemektedir. Teknolojinin getirdiği yeni çalışma koşulları nedeniyle daha fazla oturarak çalışmaya başladıysanız, zararlı alışkanlıklarınız varsa veya pandemi döneminin üzerinizde bıraktığı etkilerden kurtulamadıysanız dikkat dağınıklığı ve odaklanma problemi sizi daha çok etkisi altına alabilir.

Eğer ilk defa psikolojik destek almaya karar verdiyseniz muhtemelen psikolojik destek süresince nelerle karşılaşabileceğiniz hakkında kafanızda bazı soru işaretleri belirmiş olabilir. Bu nedenle psikoterapi süreci boyunca psikoloğunuzun size soracağı soruları bilmek istemiş olabilirsiniz.

Küresel ve ülkemizdeki ekonomik şartlarda pek çok ülke yüksek enflasyon ve işsizlikle mücadele ediyor. Temelde bu sorun ekonomik olsa da bireyler üzerinde işsizliğin yarattığı bir psikolojik sorun da meydana geliyor. Toplumsal ve ekonomik bir sorun olan işsizlik bireyle beraber ailesini, yakın çevresini ve çevresi ile etkileşimini doğrudan etkiliyor.

Bireyin çocuklukta elde ettiği deneyimler, gelecekteki davranışlarında da önemli bir rol oynamaktadır. Çocukların bu dönemlerde çevre ile etkileşimleri, olaylara gösterdikleri tepkiler gelecekte de karakterlerini ve davranışlarını belirler. Elbette çocuklar her gördüğü davranışı doğrudan benimsemezler, kendi zihinlerinde elde ettikleri deneyimleri değerlendirip bunu bir kazanım olarak kendine katıp katmama durumları gözlemlenir. Ancak davranışları onaylamak, kendisine katma eylemini desteklemek adına yardımcı olur.

Evlilik, birliktelik yaşama, partner olma, sevgililik veya yetişkin yakın ilişkileri... Adına ne derseniz deyin hayatı sevdiğiniz bir kimse ile paylaşmanın bir adımıdır. Paylaşılan mutlu ve güzel anıların yanı sıra hayatın gerektirdiği kötü durumlar da meydana gelebilir. Ne kadar düşünmek istemesek de birliktelikler ayrılıkla sonuçlanabilir. Ancak her iki taraf da bir çözüme ulaşmak istiyorsa ve bunun için gerekli çabayı göstermeye razılarsa Aile ve Çift Terapisi almayı düşünebilirler.

Ebeveyn olmak yetişkinlerin hayatlarının büyük bir bölümünün parçasıdır ve büyük bir sorumluluk gerektirmektedir. Ebeveynlikte sergilediğimiz davranışlar genellikle ailemizden öğrendiklerimiz ve toplum baskısının sonuçları olarak sergilenmektedir. Ne yazık ki buradan elde edindiğimiz bilgiler çoğunlukla eksik, hatta çocuk gelişimini negatif yönde etkilemektedir. Daha da kötü sonuçları olarak çocuk ve ebeveyn arasındaki bağa zarar verdiği de çokça görülmektedir.

İnsanların öfkeli olma durumu, istek ve ihtiyaçları engellendiğinde ortaya çıkmaktadır. Her insanda gözlemlenen öfke duygusu aslında insanların tümü için doğal bir duygudur. Farklı süreçlerde, çevresel etmenlere bağlı olarak farklı yoğunluklarda yaşanan öfke, bireyin kendini yanlış ifade etmesi olarak değerlendirilmelidir. Çocuk ve ergen yaş grubunda da sıklıkla görülen öfke duygusunun en çok dikkat edilmesi gereken kısmı nasıl ve ne şekilde gösterildiğidir.